29 Kasım 2010 Pazartesi

Eksiklik...

Asıl eksiklik, eksik olduğumuzu düşünmekti. Asıl eksiklik, çareyi başkasında aramaktı. Hayatın matematiği farklı; iki yarımı toplayınca bir etmiyor. İnsan tek başına mutsuzsa başka biriyle de mutlu olamıyor. Önce yalnızdık. 9 ay boyunca karanlık bir yerde dışari çıkmayı bekledik ve dünyaya ağlayarak geldik. Pişman gibiydik. Ya da mecburen gelmiş gibi. Biraz büyüdükten sonra, kendimizi bildiğimiz anda, içimizi kemiren, kalbimizi kurcalayan o tuhaf duyguyu hissettik :
Bir yerde bir eksik var.
Korktuk. “Bunun sebebi ne?” diye sorduk kendimize. Cevabı yapıştırdık:
Demek ki sahip olmadığımız bir şeyler var. O yuzden eksiklik hissediyoruz.”
Peki, neye sahip olmamiz gerekiyor?
Çocukken,”yaşımız küçük” diye düşündük. Her istediğimizi yapamıyoruz. Kurallar, yasaklar var. Büyüyünce her şey yoluna girecek. Büyüdükçe bir şey değişmedi. Yine huzursuzduk. İçimizden bir ses aynı sözcükleri fısıldıyordu:
“Bir eksik var.”


Kafamiz karıştı.
Nasıl kurtulacağız bu iğrenç duygudan? Nasil geçecek bu?
Aklimiza yeni cevaplar geldi: Okulu bitirince geçecek. İşe girince geçecek. Para kazanınca geçecek. Tatile gidince geçecek…

Okulu bitirdik. Diploma aldık. İşe girdik. Kartvizit aldık. Çalıştık. Para kazandık. Taşındık. Araba aldık. Çalıştık. Eve yeni eşyalar aldık. Tatile gittik. Dans ettik. Terfi ettik. Kartviziti değiştirdik. Daha çok çalıştık. Daha çok para kazandık. Çalıştık, çalıştık… Geçmedi!
“Bir yerde bir eksik var” hissi, hala orada duruyordu. Bu sefer de “sevgilimiz olunca geçecek” dedik.”Yalnızlığımız sona erince bu illetten kurtulacağız.”
Eksikliğin sebebi, yanlış yere bakmak
Beklemeye başladık. Derken, biri çıktı karşımıza. Aşık olduk. VE anında başka biri olduk.
Daha güçlü, daha güzel, daha akıllı biri. Hesap cüzdanları, kartvizitler, hatta ilaçlar bile boyle hissetmemizi sağlamamıştı. Sevgilimizin gözlerinde, daha once bize verilmemiş kadar büyük sevgi ve hayranlık gördük. Sevgilimizin gözlerinde Tanrı’yi gördük. Işığı gördük. “Tünelin ucundaki ışık bu olmali” diye düşündük “kurtulduk.”

Sonra bir gün, daha dün bize deli gibi aşık olan insan çekip gidiverdi. Ya da artık eskisi gibi sevmediğini söyledi. Ya da başka birine aşık olduğunu söyledi. Ya da daha kötüsü, başka birine aşık oldu ama söylemedi. Telefonu açmamasından, elimizi tutmamasından, sevişmemesine bahane bulmak zorunda kalmamak icin biz uyuduktan sonra yatağa gelmesinden anladık, bir terslik oldugunu…
Belki de sevmekten vazgeçen veya terk eden sevgilimiz değildi, bizdik.
Fark etmez. Sonuçta aşk bitti.

Şimdi her yer bomboş. Şimdi tekrar yalnızız. Başladığımız yere döndük. Yıllarca uğraştık, eksiğin ne olduğunu bulamadık. Halbuki her şeyi denedik, her yere baktık. Öyle mi?
Bakmadığımız bir yer kaldı. İçimize bakmadık. Eksik parçayı dışarıda aradık ama içimizde saklı olabileceğini akıl etmedik. Birilerini sevdik, birileri bizi sevsin diye uğraştık ama kendimizi sevmedik. Şaşıracak bir şey yok, tabi ki sevmedik. Kendimizi sevsek bu kadar koşturur muyduk? Canımız yanmasın diye duvarların ardına saklanır miydik? Kendimizi boş sanıp doldurmaya uğraşır mıydık? Terk edilmekten korkar mıydık?
Asıl eksiklik, eksik olduğumuzu düşünmekti. Asıl eksiklik, çareyi başkasında aramaktı. Hayatın matematiği farklı; iki yarımı toplayınca bir etmiyor. İnsan tek başına mutsuzsa başka biriyle de mutlu olamıyor. “Herkes beni sevsin” diye uğraşınca kimse gerçekten sevmiyor, herkes sevgisine şart koyuyor, sınır koyuyor.
Oysa “kendime duyduğum sevgi bana yeter” diye düşününce, kendimizi olduğumuz gibi kabullenince yarım tamamlanıyor. Her şey bir oluyor. İste o zaman perde aralanıyor. Acı diniyor. İste o zaman başka ’bir’ iyle bir araya gelerek, hesabın kitabın, korkunun kaygının hüküm sürdüğü sahte bir sevgi yerine, gerçek bir sevgi yaratılabiliyor.
Sonsuz sevgilerimle…
Yazan : Can DÜNDAR




1 yorum:

  1. Güzeldi .. Önemli olan insanin kendini sevmesi, kendiyle bari$ik olmasi, gerisi ivir zivir

    YanıtlaSil

yorumsuz bir hayatı seçiyorum demeyelim :)))