30 Nisan 2010 Cuma

kendi hikayem..

"Kendi hikâyemi kendime anlatmaktan, durmaksızın aklımdan geçirmekten bıktım.Artık içimde eskiyor. Dısarı vuracak sözcükleri bulamıyorum.
Sizinle konusuyorum ya, bir yandan eski anılar kayıyor dilimin altından. Her seyi içice, karmakarısık, yasandığı gibi anlatmanın bir yolu bulunmadı mı?Hiç bekletmeden, dil altında eskitmeden? Sıralamalara gitmeden? Kendime tarafsızlık parantezleri koymadan?"
tomrıs uyar...

sonbahar....

gün geceye varmadan, 
toz duman eder bu sehir... 
yalnizliga inat, iklimler degisir! 
gün bitiyor bak yine, 
dün yitiyor kalbime...
her mevsim bana sonbahar. 
yaprak dökümü 

hiç gitmemeye yemin etmisti sanki sonbahar... 
yemin etmisti ayriliga! 
ta ki son yaprak düsüne kadar...



29 Nisan 2010 Perşembe

Mutluluk..

Niye insanoğlu ölmeye başladığı ilk günle elde ettiği hayatının büyük bir kısmını, mutluluğu bulmak için seferber ederek hoyratça harcamıştır? Niye onu yakalayabilmek için, büyük bedeller ödemek zorunda olduğu yalanına inandırmıştır kendini? Üstelik de gerçek mutluluğu, nasıl elde edeceğini çok iyi bilmesine rağmen…


Mutluluk,... üzerinde ilerlemekte olduğunuz hayat paradoksunuzda varmayı hedeflediğiniz bir amaç değil, elde ettiğiniz bir sonuçtur sadece.


Farklı zihinlerde farklı anlamlarla eşleşen mutluluk, aslında bir döngü halini almış düşüncelerin ürünüdür. Bu düşünceye ek olarak Oscar Wilde, "İnsanlardan çoğunun mutluluğu ve mutsuzluğu, kendi düşünce ve inanışlarına bağlıdır." der. İşte bu nedenledir ki, mutluluğu ya da mutsuzluğu insanlar, kendi zihinlerinde şekillendirdikleri düşünceleriyle ve farklı bakış açılarıyla yaratırlar. Olumsuzluğa dair kodlanmış her düşüncenin mutsuzluğa ve olumluluğa dair kodlanmış her düşüncenin mutluluğa itmesi de bundandır. Yani insan, zihnini kontrol edebildiği ölçüde ve yüreğindeki sevgi kadar, kendini mutlu ya da mutsuz edebilir.


Mutluluk, başka bir ifadeyle farkındalıktır. Kişi, toplum dayatmalarından sıyrılıp, kendinde oluşturmayı başardığı öz farkındalığı ölçüsünde yaşar ve hisseder mutluluğu. Dostoyevski´nin de dediği gibi, "Birçok insan mutlu olduğunu bilmediği için mutsuzdur ve en büyük mutluluk, mutsuzluğun kaynağını bilmektir."


Zaman zaman önünüze çıkan aşılması güç engeller, hayat yolunuzda kolayca ilerlemenize izin vermezler. Bu gibi durumlarda, karşılaştığınız pek çok sorunun sadece sizi bulduğuna ve aşılamayacak kadar zor olduğuna inanırsanız eğer; baştan kaybedersiniz, mutluluğu hak etmeden. Her yeni başlayan günle pek çok insan onlarca sorunla karşı karşıya kalmakta, aynı siz gibi.... Sizden farklı ya da farksız olarak bir kısmı ya karamsarlıktan bir adım ileri atamadığı için mutsuzluk çarkında yok ediyor hayatını acımasızca ya da mutluluğa adadığı hayatının pençelerine takılarak devam ediyor kaldığı yerden, yeni arayışlarla, mutluluğu gerçekleştirmek için. Karamsarlıkta ısrar eden kısım bilseydi eğer, mutsuzluk içinde dahi mutlu olunduğunda ancak gerçek mutluluktan bahsedildiğini, hâlâ bu kadar ısrar eder miydi yerinde saymaktan, bilinmez.
Mutsuzluk için sarf edilen gereksiz pek çok çaba, mutluluk için sarf edilseydi eğer, mutsuzluk kümesine dahil olan insan sayısının bu kadar fazla olmaması gerekirdi. Sadece mutsuzluklarını dile getirerek şikayet etmekten öteye geçemeyen ve özgüveni olmayan bu tür insanlar, hayatlarını yaşamamakla beraber, yaşamlarını kolaylıkla bu uğurda feda edebilirler. Buna karşın, mutsuzluklarını değiştirmek için, kendilerinde cesaret bularak küçük bir adım atmayı başaranlar ise, mutluluğa giden, büyük bir değişimin küçük bir parçası olurlar, farklı olarak.


Mutluluğun formülünü bulmak istediğinizde, bakmanız gereken ilk yer "kendiniz" olmalıdır. Kendinizi diğer insanlarda olmayan eşsiz özelliklerin sahibi olarak adlandırıyor ve aslında size ait olanlarla da yaşayabiliyorsanız, mutlu olmak için yeterli özelliklere sahipsiniz demektir.


Buna rağmen, hâlâ kendinizde bulamadıysanız mutluluğu ya da sizi tatmin etmediyse bulduğunuz kadarı; küçük bir tebessümde, gerçekleşmekte olan hayalinizde, masmavi gökyüzünün derinliklerinde, güzel bir çiçeğin kokusunda, küçük bir çocuğun ışıldayan gözlerinde, sevgi dolu bir kalpte, sevdiğiniz bir melodide onu yakalama olasılığınız çok yüksek. Yeter ki mutluluğa kodlanmış düşüncelerinizle mutlu olmayı gerçekten isteyin ve isterken, mutluluğun formülünün de sizde (zihninizde ve kalbinizde) saklı olduğu gerçeğini hatırlayın. Göreceksiniz ki tüm yollar sizi mutluluğa götürecek.
Mutluluğun tüm zihninizde ve yüreğinizde can bulması dileğiyle…

Alıntıdır...



7.yön...

Tanrı altı yönü yerli yerine yerleştirdi.
Doğu, batı, kuzey, güney, alt, üst. 
Bir tek yön kalmıştı ki hala yeri belli değildi. 
O yedinci yöndü ve hepsinin en kuvvetlisiydi, 
Akıl ve hikmet onun içindeydi. Tanrı
Onu kolayca bulunmayacak bir yere 
Koymak istedi. Nihayet kararını verdi, 
Yedinci yönü insanoğlunun
bakmak en zor olan yerine, 
yani kalbine yerleştirdi.

Sioux Şefi


çok geç olmadan gel...

Yalnız kalmaktan daha kötü
Şeyler de vardır hayatta
Ama genellikle
Bir ömür alır bunun
Farkına varmak
O zaman da
Çok geçtir
Ve çok geçten
Daha kötü
Bir şey yoktur
Hayatta...


c.bukowski...

28 Nisan 2010 Çarşamba

seneler

Bilmezden gelsek de
Gün sönmeye başladı
Seneler eriyor cenkte
Yaşamaya vakit kalacak mı?

Diyelim ki kurtardık hayatı
Ya ansızın yalnızsak
Ya külçeleşir de ayaklar
Yürüyemez olursak?

behçet necatigil


seneler eriyor cenkte.....

25 Nisan 2010 Pazar

hayat bundan ibaret

‎"...Bir çiçek dürbününden insanlara bakarken..
Bir gün bir istasyon gördüm, trenleri geciken..
Yolcular ellerinde tek gidişlik bir bilet..
Henüz bilmeseler de, hayat bundan ibaret..."
\\ Teoman




21 Nisan 2010 Çarşamba

sen...



Sen, istanbul kokuyordun                                                     
aşk kokuyordun
benim aslım oluyordun
aşk tütüyordun denizden geçen vapurların bacasından
ben süleymaniyeden usulca, aşkça sana bakıyordum
...galatadan sana martılarla şarkılar söylüyordum
Hüdai türbesinde ikimiz için dualar ediyordum
ve ikimize yetecek kadar aşklar biriktiriyordum
kız kulesinin karşısında...

alıntıdır...

ellerim bomboş..


Senden ayrılmadan önce bilmiyordum hiç
Hayatın anlamsızlığını
En güzel şeylerin bile yavan kaldığı
Aklımın ucundan geçmezdi

Senmisin bu hallerde olmama sebep
İnanmak gelmiyor içimden
Oysaki durmaksızın süren kavgalar
Meğer aşkın cilveleriymiş

Ellerim bomboş yüreğimde bir sızı
Ateşe atılmış bir demir gibi kor hala
Ellerim bomboş gözümde yaşlarla
Güneşin kavurduğu bir çöldeyim..

iyiki


Sen; 
ebruli düşlerimin, mavi masallarımın kahramanı…


Sen; 
tüm renklerimin kaynağı, gecelerimin güneşisin.


Yüreğimin 
içine sakladığım yürek,


Suskunluğuma 
sakladığım hecesin.


Seninle 
dolduruyorum dünyamı…

Her 
mevsim bedenimde uçuşan bir kelebek…


Sebepsiz 
seviyorum seni…


Toplayarak, 
çarparak, çoğalarak, çoğaltarak…


Yokluğunda 
- varlığında,


Uzaklığında 
- yakınlığında,


Her 
mekânda, her yürek atışında

iyiki varsın...


bugün söyleyecklerım vardı..

Ben en özel en güzel eşyalarımı kendim için, hiç bekletmeden kullanırım. Siz de öyle yapın. Çünkü yarın hayatda olmayabiliriz. Ya da sevdiğinizi söyleyeceğiniz kimse olmayabilir. Hani gardirobunuzda küflenen o en sevdiğiniz elbiseniz var ya, o çok özel gün için beklettiğiniz, giymelere kıyamadığınız o alımlı tuvalet, o cakalı takım, o göz alıcı kazak... Bugün giyin onu!... Beklediğiniz o güzel gün hiç gelmeyebilir çünkü...


Değerli misafirleriniz için sakladığınız çay takımlarınızı çıkartın dolaptan; en yakınlarınızla için çayınızı; kimseniz yoksa kendiniz çıkarın hoş bir takımdan çay yudumlamanın doyumsuz keyfini...

Haydi, açın, nicedir kapalı duran misafir odanızın kapısını. Yıpranır diye korktuğunuz koltuklara serilin gönlünüzce. Çalın, çalmak için önemli! bir konuk beklediğiniz eski plakları bu gece...

Çalmaya vesile beklerken salonda ki büfede yıllandırdığınız şarabı geciktirmeden açın ve kana kana için. Sakladığınıza değecek biri hiç gelmeyebilir; sizden değerlisi bulunamayabilir.

Çimlerle buluşmak için düzgün havayı, kırda öpüşmek için doğru sevdayı beklemeyin. Hep ertelediğiniz pikniğin günü bugün... "Haftaya giderim" dediklerinizi ziyarete gidin acilen. Haftaya orada olmayabilirler. Babanızın elini öpecekseniz, oğlunuzu lunaparka götürecekseniz, aşkınızı ilan edecekseniz;... şimdi yapın!

Ve, ne olur, söylemek için özel bir an beklediğiniz o sihirli sözcükleri hemen söyleyin sevdiğinize. Söylemeye niyetlendiğinizde çok geç olabilir. Daha kaç bahar olacak ki hayatınızda? Yaşamı ertelemeyin, beklediğiniz "o gün" işte "Bugün!"

Can Yücel 



20 Nisan 2010 Salı

aslında hiç gelme...

Ürkütme yalnızlığımı
Sanma uyuyorum
Sanma korkarım
Ben senin hasretinden
Yüreğimi susturuyorum… Yalnızlığıma sarılıp
Isınmaya çalışıyorum…
Aslında hiç çalma kapıyı
Anahtarın var aç ve gir.
Sessizce otur bir kenara
Seni karşılamamı
Boynuna sarılmamı bekle;
Bekle yalnızlığımın gitmesini
Korkutma onu bırak kendi gitsin
Nasıl olsa sen geldin diye gidecektir
Sen gidince o yine bana geri dönecektir…

Geldiğinde kapıyı hiç çalma
Bırak yalnızlığımla baş başa kalayım
Hüzünler tanıdık artık
Yüreğimdeki yalnızlığa boğulayım…
Bak yine kıpırdanıyor kalbim
Geleceksin diye hasreti çoğaltıyor.
Sanki ilk kez göreceğim seni
Sanki ilk kez bakacağım gözlerine
Sanki ilk kez tutacağım ellerini…
Kıpır kıpır yüreğim
Sanki duracak gibi çarpıyor yüreğim…
yalnızlığım beni senden daha çok seviyor
Bekleterek bedenimi yormuyor.
Bırak heyecanımı yaşayayım
Şimdi gelecek diye gözlerimi
Hasretle kapıya dikeyim.

Aslında sen hiç gelme
Yoruldu kalbim beklemekten
Hasreti yollara bağlamaktan yıprandı bedenim
Bir gün heyecanıma yenik düşüp
Seni göremeden öleceğim

(Alıntı)


yine de...





İLGİLENMEDİĞİN        

HERHANGİ BİR ANDA
HABERİN BİLE YOKKEN
TÜM GEMİLERİ YAKARIM

OTURUP AĞLARIM
AMA YAKARIM....

16 Nisan 2010 Cuma

o yoktu...

" eve gelirken on paket sigarayla 
bir deste kibrit aldı. 
odasının ışığını yaktı. 
elindekileri karyolanın altına, boş bavula koydu. 
çevresine bakındı. yoktu. 
oturma odasını da aradı. 
orada da yoktu. 
bunca lüzumsuz eşya vardı da, 
neden en gereken, bir sigara küllüğü yoktu. 
erkekler de böyleydi. 
dünyada gereğinden çok erkek vardı ama, 
yalnız bir teki yoktu."
o yoktu....

15 Nisan 2010 Perşembe

anladım...



Yüreğinde aşk olmadan geçen hergün kayıpmış,
Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım..


Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden,
Neden hiç ağlamadığını anladım..

eskidendi..çok eskiden...

Hani erken inerdi karanlık,
Hani yağmur yağardı inceden,
Hani okuldan, işten dönerken,
Işıklar yanardı evlerde,
Eskidendi, çok eskiden.
Hani ay herkese gülümserken,
Mevsimler kimseyi dinlemezken,
Hani çocuklar gibi zaman nedir bilmezken,
Eskidendi, çok eskiden.
Hani hepimiz arkadaşken,
Hani oyunlar tükenmemişken,
Henüz kimse bize ihanet etmemiş,
Biz kimseyi aldatmamışken,
Eskidendi, çok eskiden.
Hani şarkılar bizi bu kadar incitmezken,
Hani körkütük sarhoşken gençligimizden,
Daha biz kimseye küsmemiş,
Daha kimse ölmemişken,
Eskidendi, çok eskiden.
Şimdi ay usul, yıldızlar eski
Hatıralar gökyüzü gibi gitmiyor üstümüzden
Geçen geçti,
Geceyi söndür kalbim
Geceler de gençlik gibi eskidendi
Şimdi uykusuzluk vakti...
ve hep...

14 Nisan 2010 Çarşamba

gülhane...

Gülhane'de simit satan çocuklar
nasıl anlasınlar ellerimizin
neden böyle çekingen olduğunu
Ayasofya önünde tramvay bekleyenler
gökyüzüne dokunurken bu acı
kimdir diye sorsunlar içlerinden
birlikte yürüyen iki yabancı

biz gitsek de, İstanbul'da yine de
yıllar yılı gezinmeli bu sızı
benden bir yaralı şiir kalmalı
senden bir tebessüm, bir de kırmızı...

11 Nisan 2010 Pazar

olmuyor.

sana olan hasretim bir an susmak bilmiyor, 
yüreğim delik deşik sen olmazsan olmuyor, 
olmuyor gözyaslarım bir türlü dinmek bilmiyor 
sevmiyor ki tas kalbin insafa gelmiyor... 
böyle sessiz duruşun umursamaz oluşun 
yüregimdeki bir kursun her an ateş istiyor. 
olmuyor gözyaslarım bir türlü dinmek bilmiyor, 
sevmiyor ki tas kalbin tas kalbin insafa gelmiyorrr...

intizar...

9 Nisan 2010 Cuma

yokluğunu yazıyorum...

Yokluğunu yaziyorum ey sevgili satırlarıma sığmayan o lanet olasi yokluğunu...! 
Bir elimde tükenmek bitmeyen sigaram diğer elimde seni unutturur düsüncesiyle icerek daha cok hatırladığım içkim..! 

Neyleyim sensiz gecelerisensiz uykularısensiz rüyalarımı...Sitem kalmadı dilimdeferyadım bütün Sehri boğducı 
lıklarımı duymayan kalmadı ama sen yoksun..! 

Bir şiir yazdım sevdamıza her okudugumda bıcak saplanıyordu yüregime.Yüregim sanki acıyı örtmüstü üzerineöyle agırkı yükü gücüm yetmiyor kaldırmaya..Bana inat kalkmıyor yüregimden.. 

Kader bana inatbense kadere karşı koyuyordum ama yenilendekaybedende sevdamız oluyordu herseferinde..Olmuyor be mühür gözlüm sensiz beceremiyorum yaşamayı.. Acımasız kader yine susturuyordu tüm sesleri sanki dünyada yaşam durmus gibi yasaklanmıştı herşey yokluğunda..! 

Kaç hain bıçak deldi geçti yüregimi taşıyamıyorum artıkbedenim düştü düşecekgörmüyor gözlerimkulaklarm işitmiyor hic bir sözü.. hicbirsey yetmiyecek ruhumu diriltmeye çünkü ben tükendim çünkü ben bittim...çünkü sen yoksunn..!!

alıntı...

7 Nisan 2010 Çarşamba

nisan..


Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır
Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini 
Ormanların en kuytusunu sende görmekteyim 
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını 
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm 
Sende tattım yemişlerin cümlesini  
Desem ki sen benim için, 
Hava kadar lazım, 
Ekmek kadar mübarek, 
Su gibi aziz bir şeysin; 
Nimettensin, nimettensin. 
Desem ki... 
İnan bana sevgilim inan 
Evimde şenliksin bahçemde bahar 
Ve soframda en eski şarap 
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini, 
Rüzgarla nehirlerle, kuşlarla beraber. 
Günlerden sonra bir gün, 
Şayet sesimi fark edemezsen 
Rüzgarların nehirlerin kuşların sesinden, 
Bil ki ölmüşüm. 
Fakat yine üzülme müsterih ol 
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini 
Ve neden sonra 
Tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede 
Hatırla ki mahşer günüdür  
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.