28 Şubat 2010 Pazar

dedi..

Kaybedeceğini bile bile neden mücadele ediyorsun dedi,
öleceğini bile bile yaşadığını unutmuştu o an...
Bozmadım.

Özdemir Asaf...

öğrendim..

Gitmeyi öğrendim. 
Sonra dayanamayıp dönmeyi... 
Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi... 

Mevlana..

sevmediğin kişiler...

Eğer 
sevmediğin kişilerin yüzüne bakmak zorundaysan 
ve 
istesende kaçamıyorsan; 
"Gülümseyerek ağlamayı öğreniyorsun demektir".
[P. Coelho]

27 Şubat 2010 Cumartesi

sonra öğrendim ki..

Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yasta...
Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım.
Sonra da asil yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine vardım.

Mevlana..



susuyorum şimdi...

Hadi gülümse benim gibi Eylül geldiği zaman 
Tüm sızıları unut sonbahara inat.
Güz ayrılık taşısa da,
Korkma, gitmek için gelmedim 
Sevmeler bir ömre bedelken 
Hep söylerim...
gitmek için gelmedim....
Sevdalar eski bir şarkı dudağımda...
Unutmadım...
Unutamam...



Her şey seninle başlayıp biterken...
Yağmur seninle güzel, gel sarıl bana kıyamete kadar...
nakaratında, karışıyor düşlere tatlı sesim. 
Sevdalı düşlerimin kapılarını ardına kadar açtım gel hadi. Özlemini anlat. Yanıtsız sorularımla yormayacağım seni. Günler geçsin hiç ara vermeden, ömür bitsin dilerse sana ölümsüzlüğü getirdim sevgili. Her sabah uyandığında gülümseyişlerimin güneşine aç yeter ki perdelerini, aynaya baktığında gözlerinden tat sevmelerimin azametini. 
Acımasız gecelere son ver, şu garip gönlüme bir gün yüzü göster. Bırak yokluğun olsun üzerime göçen, aklının takıldığı her göçüş kendimedir sevgili ve her göçte biraz daha sen alırım ömrüme. Yudum yudum ben katarım her gülüşümle yaralı yüreğine. Aşkın zehrini içerken sonu ölüm olsa da; kadeh dudak olmalı sevgili. 
Gözlerin gözlerime değdiğinden beri her nefesim senin için...
Sihrini kaybetmesin uzak dokunuşların, özlemli dudaklarına giydirdiğin çılgın çırpınışlarını esirgeme benden...
Bilme can alıcı sözleri, seni bana haram eden kadere de aldırma. Her şeye inat, bir gülü koklar gibi kokladığında saçlarımı, gönül bahçendeki tüm çiçekler kıskanmalı beni...
Ne olur sızılar içinde mevsimsiz solmama izin verme... Tek mevsim bile olsa yaşanan, gönül evinde açan ömre bedel bir gül olma imtiyazını ver yüreğime.
Talibim nefesin olmaya, asla unutamayacağın deli sevdan olmaya gönüllü yazıldım gökyüzüne yıldızları serdiğim o gece... 
Bundan böyle sevgili; gözlerinin doğduğu her gecem, karanlığı unutsun...
Sen de göz yaşlarımın rahmetine sığın hadi. Yaralı bir şehrin yağmurlarında ıslansan da mekanımız aynı yürek olsun... Ne kadar yalan olsa da dünya sözlerinin gerçekliğine inandır beni, yas tüllerine sarma özlemli bedenimi, payımıza düşen mutluluk olsun...
Bil ki gelişim oldu, dönüşüm olmayacak sevdalı dizelerden...
Sen de kal bende akma gözlerimden...
Göze al her şeyi, sevme bensiz sevme...
Sözler istemiyorum senden sevgili, sevgimden bir zerre yaşa sadece. Gün geceye dönsün diye dualar et. Her yıldızda görmek için gözlerimi, gecelere yaz kendini... 
Razı olma solgun tenli hüzün bakışlı kadere... 
İmkansızı iste...
Hiç gitmediğin bir şehri anar gibi, ismim dökülsün dudaklarından, ezbere al gülüşlerimin gamzesini...
Sesine dokunmama izin ver...
Darmadağın olmuş beni topla gönlünde, kendini çıkart içinden ve bana emanet et yüreğin...
Akıt gözünden hüzünleri onlar lazım değil bize...
Tüm gitmelere inat yarım kalmasın bu sevda tamamlayalım özlemlerle...
Varlıkta, yoklukta; günlerin ötesinde sev beni...
İnat et... 
Sevgimizin inadı başa sarsın zamanı...
Sınırsız hayallerde beyaz tüllere sar beni, şiddetle sev beni...
Tırnak içine al her zamanki gibi sendeki yerimi...
Tenimde senin yansıman
Ellerimde nazar boncuğu sana adanmış baharlar
Gelecek düşlerim... sokağının bekçisi, 
umudum... ışığın olsun...
Söz gümüşse, 
Sus-uyorum şimdi.


aşk'a mektup...

Elin...değmiş bu mektuba... 
Teşekkür ederim; bana yazmamışsın ama 
Aşık olduğum elin.O aşka susamışım 
Hakkım var o elin yazdığı mektubu açmaya. 
Bir zamanlar, gövdesini gövdeme kattığım birine, 
Rol mü yapayım, ketum mu davranayım? 
Gecenin doruklarında dört nala koşturmuştuk bedenlerimizi, 
Daha da doruklara çıkmıştık doğan güneşlerle. 
Bırak, sana ait herşeye, sadakatle üzüleyim. 
Keşke hiç yazmasaydın. 
Keşke ölüp gitseydi aşkın. 
Ölüp gitseydi de zaman alıp götürseydi benimkini de birlikte. 
Az kişiye nasip olmuş bir yeniden doğuş bu. 
Böyle doğmak isterdim, 
Çünkü aşkım ölümüm oldu benim. 

Şairlik taslamıyorum. 
Gerçek bu: Sen olmayan her şey için ölüyüm ben. 
Her gün seni unutacağım diye yeminler ediyorum, 
Sonra seni düşünürken kendime yakalanıyorum. 
Zaaflarıma kızıp köpürüyorum, 
Sonra iyi ki zayıfım diye şükürler ediyorum. 

İnkar etme beni, kendini, ya da bizi. 
Yaz bana, gizli düşüncelerini öğreneyim. 
Kıskanmaya gücün varsa, 
Tek rakibin, öptüğüm mektupları kıskan. 
Küçücük bir kuş gibiyim. 
Havam sensin es üstüme. 
Küçücük bir balık gibiyim. 
Suyum sensin ak üstüme. 
Suskunluğun çöl olur bana. 
Suskunluğunda boğulurum. 

Tanrım! Nasıl da gıpta ediyorum, 
Sevgisi bizim gibi olmayanların mutluluğuna. 
Nasıl da uğraştım kendimce sana kara çalmaya. 
Aklımdan tüm kusurlarını tekrarladım durdum. 
Bu da işe yaramadı. 
Hatalarında da sen vardın. 
Onları hatırlarken erdemlerin geliyordu aklıma. 
Filozof dediğin, lafın tek gerçeğinin yine laf olduğunu iyi bilir. 
Edebiyatın en iyisi bile küçücük bir yaprak kadar hayat dolu değildir. 

Bu satırları yazarak beni inciten elinden nefret ediyorum şimdi. 
En tembel adam bile bir tohum ekebilir, 
Marifet bakmakta ektiğin tohuma. 
Başkalarının malıysak eğer tutkunun aracı oluruz da, 
Asla dillendiremeyiz onu. 
Köpeğe tasma takmasan da, 
Sadakati bağlar onu sana. 
Bilirsin ki isteyerek kalmaktadır yanında. 
İşte ben bu özgürlüğü istiyordum...


isteyerek yanında kalmaktı özgürlüğüm...gitmek değil..bitmek değil...


23 Şubat 2010 Salı

kelebek...

siz bir kelebeğe tutunuyorsunuz telaşla, 
onu incitmeden,
kelebek 
telaşla geldiği tırtıla tutunuyor...

19 Şubat 2010 Cuma

sonuç...

‎- Gel bekliyorum, 
kalbimi kır yine, 
cαnımı yαk, 
dαhα dα αcıt hatta. 
"Seni bαşkαsıylα düşünmekten dαhα fazla acıtmaz sonuçta"..
[Yılmaz Erdoğan]

14 Şubat 2010 Pazar

ben...

Aklımla kalbimin, hâlimle sözümün,
teslimiyetimle vehmimin arasında kaldım ben.  
Aklımı gösteren ismimle, aşkımı gösteren ateş arasına düştüm,
o uçurumda yittim ben.  
Aynı anda iki şey olunamadığı için aşkın saltanatında,
o uçurumda yittim ben.
{Nazan Bekiroğlu ~ İsimle Ateş Arasında} 

Aşk...

AŞK
kanatlar kırılıncaya kadar uçmaktır.

ŞEVK
kanatlar kırıldıktan sonra da uçmaya çalışmak!

~ ~ ~ 

Mevlam hem aşkımızı, hem de şevkimizi artırsın...


bugün...

günlerden ne hatırlamıyordum.. 

ne zaman gözümü açsam geceye denk geliyorum.. 

günlerdir gündüzlerime ne oldu diye düşünürken... 

aklıma sen düştün yine....her zamanki gibi

...Kimsenin tanımadığı Bir sahil lokantasında.. tanımadık insanlara seni fısıldıyordum.. artık hepsi seni tanıyor...

..oysaki ben kurduğun bütün tuzakları tapınak bildim..nereye düşürdüysen gülmelerini..hep sana getirdim....dizlerimde gülen yaralarım... 

sen değil ben hep kendimi yaraladım.. 

bugun.. heryerde bi heyecan var.. biliyorum..görüyorum.. 

tek başıma ıslak kaldırımları sayarken heryerde gördüğüm kalp çarpıntılarını daha bir içimde hissediyorum.. 

kırmızı güller daha bir heyecanla satılıyor kaldırım kenarlarında..karanfiller heyecanla satılmıyor biliyorum.. 

insanlar daha bir sıkı sarılıyor sevdiklerine.. son kez sarılır gibi.. 

Eli yüzü çizik dolu küçük bir çingene kızı yanastı yanıma.... Sevgililer günün kutlu olsun dedi.. 

hiçbir günün diğerinden farkı yok sen yokken.. bugunun ne özelliği olacak ellerim boşlukta gezinirken.. 

Bugun.. 

birini sevmek için değil.. Sevgini göstermek için var.. 

Ah sevgilim.. 

Sen beni birde başkasını bu kadar sevemezken görseydin.. 

Sevmeyi beceremezken.. 

Elinin elimin içinde terlemesinden anlıyorum.. 

Ben hala... 

Seni seviyorum... 

Hadi.. hediye verelim birbirimize bugune ait... bize ait.. 


Gülüşünden ver..Ömrümden al...



çok sevdim...

Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de
Düşüncemi geniş ve sonsuz olanla birleştirmeyi
Hırçın ve ele geçmezce atılgan
Uysal ve usulcacık benim olan şeyi...

yaprak...

Öylece durmayı seviyorum ben.. 
Durup ardından bakmayı.. 
Sen yürümeyi seviyorsun ama arkana bakmadan.. 
yaprak seviyorum ben yaprak.. 
Kuru, yaş ayırmadan.. 
Sen ezmeyi seviyorsun, neye bastığına bakmadan..


öfke...

"Biz hepimiz, huzurun anahtarını yitirmiş,
artık büyük acının sırlarından başka
bir şeye varamayan öfkelileriz."
günün anlam ve önemi...

çocuk...

Kirli bi çocuk yüzüyüm kapında; 
ama dünyann en temiz gözleriyle bakıyorm sana. 
"Şeker değil istediğim, yüreğini koy avuçlarıma."


...

Aşk ağır yükler bindirdi omzuma... 
Ne taşımaya ''gücüm'' var, ne de atmaya''cesaretim'' 
Çığlıklar arasında sağır ve de dilsizim...
Ne duyup anlatmaya isteğim var, ne de konuşup anlatmaya mecalim....
Aşk diye bir şey yaşıyorum...
Ne ''tek'' taraflı demeye dilim var, ne de ''karşılıklı'' olduğuna ispatım..
Sessizce bekliyorum; 
Ama ne daha fazla beklemeye ''sabrım'' var, 
Ne de boşver diyecek ''yüreğim'' var. 

beni bosveren biri yüreğimde var...

gitmekle...

Gitmekle gidilmiyor ki.... 
Gitmekle gitmiş olamazsın, gönlün kalır, aklın kalır, anıların kalır.....

11 Şubat 2010 Perşembe

şemsiye...

Şemsiye yapımcıları 
ıslanmaktan 
tek kişiyi koruyacak genişlikte 
kesince kumaşları; 
yağmur değil 
yalnızlıktır yağan!
S. Akın