30 Mart 2010 Salı

öyle özledim ki..

Ben ki alışkın değilim sensiz uyku tutturabildiğim gecelere, 

Duymadan o güzel sesini, uyku girmiyor işte bu yorgun gözlerime.
Sabah gözümü ilk açtığımda elim hemen telefona gidiyor, acaba aradı mı? Diye.
Ama her defasında senin dışında onlarca kişi görüyorum telefonuma numaralarını cevapsız diye bırakan.

Öyle özledim ki, sesinin sesimdeki yankısını!
Çocuksu gülümsemene neden olan maymunluklarımı…
Beni sevme şeklini öyle özledim ki…

Bu lanet dünyada her geçen gün soğuyor insan hayattan, yaşamaktan.
Çünkü hiçbir şey istediğimiz gibi gitmiyor maalesef.
Dünyanın adil olmasını bekliyoruz, hani hiç değilse bize zarar vermemesini, huzurlu olmayı…
Ama sanırım sabır taşı misali, bizi tam ortamızdan çatlatmaya niyetli.

Öyle özledim ki, gözlerinin içine bakarken gözlerimden durduk yerde yaş gelmesini…
Neden ağlıyorsun derdin, deli misin sen?
Gözlerine bakınca neler gördüğümü bir bilsen,
Sen olsaydın benim yerimde,
mendil dayanmazdı gözyaşlarını silmene herhalde.

Öyle özledim ki seni aradığımda sesindeki neşeyi…
Kuşum derdin, özledin mi beni derdin.
Bende belki tam anlatamam sana olan hasretimi diye
Nasıl özlediğimi, seni nasıl sevdiğimi ispatlayayım diye hep yemin ederdim.

Güzel gözlüm, öyle özledim ki seni…
Yüreğim bir mecal kaldı şimdi.
Her gece yatağıma geçip çalmasını bekliyorum lanet telefonumun.
Her gece yalvarıyorum Allah ıma, bir an önce geçsin bu dertler bu sıkıntılar diye…
Ve her gece uykuyu haram ediyorum gözlerime.

A kadınım, öyle özledim ki seni…
Tıraş bile olmuyorum eskisi gibi.
Batıyor sakalların git kes öyle öp beni derdin.
Öptürmezdin gül yanaklarını sinek kaydı olmadan yüzüm.
Ama geri döndüğümde de kokumu içine çekerek öyle bir öperdin ki beni, hep öyle kalalım isterdim.

Sevdiğim, öyle özledim ki seni…
Sesini, nefesini, bana doğru kurduğun cümlelerin her bir kelimesini…
Şimdi bekliyorken senden gelecek tek bir seslenişi, nasıl zor bir bilsen,

Nefes alıp verdiğimde hasret ciğerlerime yakıyor, özlem saçlarımdan tutup çekiştiriyor.
Sensin onun dermanı diyor içimdeki ses her gece.
Canımın taa içi, öyle özledim ki seni…
ömer köroğlu...


eğer...

Her uçak daha hızlı çırptı kanatlarını, İstanbul seferini tez bitirdi. Vardı elbet bir bildikleri. Kader bu ya; olur da bir gün senin de en güzel manzaran ben olursam, hayal bu ya; İstanbul yerine benim gözlerime dalarsa; ne olur, o 7 tepeden birlikte bakalım bu yaşlı kente.

Günah çıkarayım, af dileyeyim taşı toprağı altın sokakların her birinden ayrı ayrı.

Bir kolun omzumda, elin avucumdayken bir kez, hiç değilse bir kez içime sindireyim İstanbul`un havasını kana kana.

Eğer gelmezsen, eğer bakamazsam senin yanından yaşadığım topraklara,

İstanbul`a düşman öleceğim.
Yazarsın artık mezar taşıma....


29 Mart 2010 Pazartesi

biz biliyorduk...


Mavi, gökkuşağındaki görevinden istifa etmişti o gün.
Ayçiçekleri umutlarını kabetmişti, boyunları büküktü.
Bulutlar kırgındı gökyüzüne.
Suçluyduk, biliyorduk.

Tüm insanlar şairdi o gün,
tüm insanlar huzursuz ve tedirgin.
Onlar ki tüm saflıklarıyla,
Suça ortak olduklarından bihaber.
Onlar ki bilmezdi neler yaptıklarını,
yaşardılar öylece.

Bir biz suçluyduk,
bütün suç üzerimizdeydi sanki.
Omuzlarımızdaki günahların ağırlığıyla,
sabah ferahlığına terketmiştik
ikindi güneşini
ve yüzyıllık ağaçlar gibi,
kimseye muhtaç olmadan
ve bir o kadar da mağrur
yaşamak düşünürdük
tek bir  hayalden ibaret.
düşündükçe şiirler yeşerirdi içimizde
o şiir senin,
bu şiir benim.
yaşamak: ikimizin.

Bir biz suçluyduk bu yüzden,
Bir biz biliyorduk.


bittiği için mi suçluyduk..
başladığı için mi
hiç bitmeyeceği için mi...

taş parçaları...

ey hayat dedikleri büyük kusur.
ey kimselere değişmediğim
ayrılığın neden bunca ağır?

hani adalet?
bir kasımdan öteki kasıma
bir yanım kör bir yanım sağır
...

dünya ne ki sevgilim?
benim sana yaptığım kubbe yanında.

düşsün, olsun, bırak,
içinde yıldızlar patlıyor.
kolaydır inanmak kadar inanmamak da.

ister sal kendini dünyaya, ister kal yanımda
her şeyden öte öyle sevdim ki ben seni
yoluna baş koymak diyoruz
biz barbarlar buna.

...

Sözde kalır sevgilim
Sözde kalır bütün sözler
Aşk çünkü, aşk çünkü kendine
Bir yol, bir ideoloji ister.

Bilirim, çöl rüzgarında çalıdır bazı yaşlar.
Sen sevgilim ilerde, biraz daha ilerde
Bir tarihe başlayacaksın, orası işte
Benim tarihimle başlar.

Ve say, geriye doğru,
tek tek
Sende kalsın şimdi al bu taşlar.

...

ben başka bir şey olmak istemem
istemedim başka şey.

sabırla sevgilim sabırla
acılarımız eşitlensin bu şehirde
diye diye.

bu şehirde etten geçip kalbe erişene dek sabırla. tek, sabırla.

kaç kişi var bu şehirde ruhunu sana kubbe, etmiş?

büyük keder içerirmiş, gördüm, anladım
etten geçip aşka varanın sevgisi.
bunun yanında sevgilim unun yanında etin ihaneti,
kısaca
hiçbir şeydir.

şimdi bir masaldan bir peri
sessizce dinlesin beni,

alsın yorgun başımı
alsın cümlemi usulca kalbine koysun.

benim cümle taşıyacak halim yok.

...

en acısını sevgilim
en acısını tadayım istedin:

en acısı buydu.

omurgamı aldın benim.
omurgamı aldın.
omurgamı aldın.
omurgamı.

niye?

...

gitmek mi yitmektir kalmak mı artık bilmiyorum
yerini yadırgayan eşyalar gibiydim ya ben hep ve inançlı, gitmenin bir şeyi değiştirmediğine.
bilemem,
belki bu yüzden
ben sana yanlış bir yerden edilmiş
bir büyük yemin gibiydim.

beni hep aynı yerimden yaralayan o eve
yine de döneyim döneyim istedim.

ah benim sesimle
söylesem de, inanmazlar
benzemiyor çünkü bir dile.

döndüğüm, döndüğüm ama döndüğüm
döndüğüm bu sema sensin. döndüğüm.

sen benim kara ömrüme vuran
suyumu harelendiren sevincimdin.

onu sevebileceğinin en yücesiyle sevdin.

titreme daha fazla kalbim.

bağışla kendini artık onu da ,
bırak gitsin.

o senin en ezel gününden kaderin
sen onu nasılsa bin kere daha seveceksin.

...

bir masal bir taş ağırlığında olabilir mi?
olurmuş meğer.

birlikte bir masala inanmak istedim
ben seninle,sadece bu.
sen beni tek
tek
bıraktın.

benim artık taş taşıyacak,
taş kaldıracak, taş atacak
halim mi var!


birhan keskin..



neden...


Neden bu kadar uzaksın İstanbul?
Kundakçıların seni benden sakınıyorlar mı yoksa?

28 Mart 2010 Pazar

bir daha

‎"Bir daha dünyaya gelsem...
Yine seni severdim...
Beni üzesin diye ...
Beni deli divane edesin diye...
Biliyorum ;.Sen de bir daha dünyaya gelsen ...
Yine beni sevmezdin
...Kahrımdan öleyim diye.." 

\\ Ü.Y.Oğuzcan


25 Mart 2010 Perşembe

siz yapmayın

“şiirimi yeni baştan oluşturmayı, her şeye yeni baştan başlamayı düşünüyorum. mümkün olsa şimdiye kadar yazdıklarımı siler, yeni bir şiire başlarım. çünkü biz baştan büyük bir yanlışlık yaptık. aysbergi bilirsiniz. biz aysbergin üst kısmını, görünür, dokunulur, anlaşılır kısmını hafife aldık, es geçtik ve dedik ki şiir derinlikli olsun, soyut olsun, yani bugünkü şiirimiz gibi olsun dedik ve aysbergin alt kısmını öne çıkardık. asıl kısmın, dikkate değer kısmın altta olduğunu, görünmez olduğunu vurguladık ve bu vurguyu öyle bir doza çıkardık ki, ben mesela tutup aysbergi ters çevirdim. benim şiirim aysbergin ters çevrilmiş, yani üstte görünebilir olan kısmının yok edilmiş halidir. hâlbuki mesela yunus emre, şiirinde aysbergin alt kısmını olduğu kadar üst kısmını da anlatabildiği için, anlatmış olduklarının halkla bağlantılarını kurmuş ve onları okutmuştur. oysa bizim şiirimiz anlaşılmaz ve kapalı olmuş, insanların tutunacak yüzeysel yerleri yok edilmiştir. siz bizim gibi yapmayınız.”






cahit zarifoğlu

bilseydim...

Kimi zaman bir çocuk oldum gülüşlerinde şımaran, 

Ama! En çok da imkânsızın oldum...
Her gelişimde bir kez daha gönderdiğin oldum... 

İnanamadığın, Yenemediğin,
üzerinden atlayamadığın korkuların oldum... 

Ağladığın, bağırdığın ya da
sustuğun isyanın oldum, 

sessizce boşalan gözyaşların, 

birikmişliğin oldum...
Yüreğindeki adam
 ben olmak isterken yüreğine sığınan 

ve 

tozlanacak olan
bir anı oldum... 

Haketmediklerin, 

artık yeter dediklerin 

ve 

herşeyin olmak
isterken
belki de hiçbir şeyin oldum... 

Söylesene ben gerçekten senin neyin oldum?
Sesin hep uzakları çağırıyordu, 

ben üstüme alındım, 

sana geldim...
Bilseydim, 

bana ait olmayan bir seslenişi sahiplenir miydim?