17 Ocak 2012 Salı



‎"Benim için köylere gitmek, 
dağlara ve yaylalara çıkmak, 
ormanları gezmek; 
iman tazelemek gibi bir şey. 
Çünkü güzellikleri ve mucizeleri gördükçe, 
imanım kuvvetleniyor, inancım artıyor." 

İ.Tenekeci





12 Ocak 2012 Perşembe

aşk ayakkabı gibidir





Bedenin yükünü ayaklar taşır, ruhun yükünü yürekler...
Bütün ağırlığınızı ve yorgunluğunuzu kaldıran ayaklarınız için rahatlığı ve şıklığı bir arada barındıran ayakkabıyı seçersiniz.
İçinizin acılarını,sıkıntılarını,kırgınlıklarını ve hayallerini yüklenen yüreğiniz için de huzur verici ve "güzel" bir aşk ararsınız.
Zaten aşklar da ayakkabılar gibidir...
Bazıları çamur yağmur, toz toprak kar buz gibi her türlü "kötü hava" koşullarına dayanıklıdır.
Bazıları ise ummadığınız kadar kısa zamanda çabucak "yamulur" ilk yağmurlu havada "altı açılır" veya güzel havalarda bile "iki günde bozulup" gider.
Aşkları da ayakkabılar kadar "itinayla" seçmezseniz,tıpkı ayağınızda olduğu gibi yüreğinizde "nasır" oluşabilir.
Dar gelen bir ayakkabıyı sadece tarzını beğendiğiniz için "zamanla açılır" diyen satıcıya inanarak alırsanız, zaman içinde ayak kemiklerinizde "deformasyon" başlar.
Ruhunuzu daraltan bir aşk içinde yalnızca fiziksel beğeniye kapılıp "zamanla düzelir" diyenlere kanarsanız, yine zamanla içinizdeki olumlu duyguların "çarpıldığını" görebilirsiniz.
Aşık olabileceğiniz insan türü, tıpkı ayakkabılar kadar değişik stillerde, farklı kalitelerde ve sayısız "renktedir"...
Aşkı bir çeşit serüven olarak "spor" gibi yaşayanlar, aynen "spor ayakkabı" gibi dikkat çekici ve rahat kişileri bulurlar.
Tersine aşkta tutucu ve istikrarlı olmayı benimseyenler "klasik ayakkabı" gibi muhafazakar çizgiler taşıyanlara tutulurlar.
Dekolte ayakkabılar gibi sadece cinsellik ve eğlence zevkleriyle ateşlenen aşklar vardır.
"Bez" ayakkabılar gibi kısa ömürlü "tatil aşkları" ise hemen herkesin kişisel tarihinde mevcuttur.
"Marka" ayakkabı alır gibi, sevgilinin kariyerine ve maddi durumuna "tutulan" aşıklar görürsünüz.
Katı plastikten "yağmur çizmesi" edinir gibi mantık süzgecinden geçirip "işe yarar" biçimde yaşamak isteyenleri de bilirsiniz.
Ayrıca ne tuhaf ki, psikolojik testlerde "zaafı" olup evine sayısız çeşitte ayakkabılar yığan insanların aynı
zamanda "değişik" türde aşklara da zaafı olduğu söylenir.
Evet, aşk "ayakkabıdır".
Aynen ayakkabınıza bakım yapmayıp "hor" kullandığınız zaman kolayca eskittiğiniz gibi, aşkınıza da dikkatli davranmayıp özen göstermediğiniz zaman kısa sürede "eskitirsiniz".
Ve nasıl ki "delik" bir ayakkabıyı tamir ettirdiğinizde yalnızca "bir miktar" ömrünü uzatmış olursanız; "delik" bir aşkı onarmaya kalkıştığınızda da "asla eskisi gibi olmayacaktır"!


Can Yücel






degajemoda dan aldğım sulu boya resim 



11 Ocak 2012 Çarşamba



Narımsıyım; Dışı tek parça, içi paramparça...

mithat cevher..









6 Ocak 2012 Cuma



'Kızgınlık, kıskançlık ve nefret ile dolu olduğun zaman; 
Kapıları kapat ve sessizce otur. 
Kızgınlığa izin ver, izin ver gözlerinin önünde çaksın. 
Nefrete izin ver bir film gibi geçsin. 
Sen izleyici ol. 
Şaşıracaksın... 
O duygu herzaman orada kalamaz, bu kesindir. 
Er yada geç geçer, sadece birkaç dakika zaman alır 
ve 
geçtiği zaman geçmiştir. 

Kendinden hiçbir iz bırakmayacaktır...''

Osho





boşver aşık olmayalım biz




"boşversene biz aşık olmayalım birbirimize.

konsere gidelim biz, maça gidip küfür edelim..
uçurtma uçuralım ya da, kumsalda uzanıp deli gibi içelim.
gecede yıldızlara bakalım mesela..
bisikletle gezerken yağmur yağsın, sırılsıklam olalım..
benimle kek yap, balık tutalım sonra tekrar denize atalım.
boşver aşık olmayalım biz..
aşk korkutucu !
beraber eğlenelim en iyisi,
ama hep benimle uyu.."

ne dersin?



AH Muhsin Ünlü







5 Ocak 2012 Perşembe

kayıp gül...




Salonda uçuşan pervaneden geriye yalnızca, ince bir yanık kokusuyla tavana ışık veren lambanın üstünde belli belirsiz tüten bir duman kalmıştı. 

Diana, kıvrıla kıvrıla yükselen dumana bakarken, pervanenin kendini neden ateşe attığını düşünüyordu.
Karanlıktan aydınlığa kaçmasını emreden bir içgüdüye kulak vermiş olmalıydı. 

Işığa doğru telaşla kanat çırpması, onu çepeçevre kuşatan loşluğa bir isyandı sanki. 
Belirsizliğe isyandı. 

Işıkta eriyip gitmeyi, bir ömür boyu karanlıkta uçmaya tercih etmişti o.

Serdar Özkan





4 Ocak 2012 Çarşamba



Unutmuşum sevgili..öpünce prense dönüşen kurbağanın canının bir gün sinek isteyeceğini...



kış mevsimi sarılmak içindir





Kış aslında iki kişilik bir mevsimdir.
Uyku kokan yorganlar, birbirine karışan rüyalar, sayıklamalarla uyandırdığın biri ve 
onun gecenin ortasında gülen yüzü... 
Bu sokulmanın mevsimi. 
Eskiden pazarlarda satılan civcivler gibi, kemikler, eklemler birbirine geçmeli.
Kış: Bir insanın başka bir insan için yapıldığının delili...


ece Temelkuran



2 Ocak 2012 Pazartesi

asıl mesele



‎''Bunca felaket, bunca zulüm, bunca haksızlıkla dolu bir dünyada köpekler gibi mutsuz olmanın kolaylığını bildiğim için, 
mutsuzluklarıyla övünenlere fena halde bozulurum. 
Mutsuz olmak bir marifet değildir. 
Çektiğin acıları gözler önüne sermemek, 
büyük kişisel mutlulukların peşinden koşmak ayıbından vazgeçip, 
küçük mutluluklara sığınmak, onlarla yetinmektir asıl marifet..''

mina urgan...






1 Ocak 2012 Pazar

Bin Muhteşem Güneş



“Daha çok küçüksün, biliyorum, ama bunu şimdiden anlamanı ve iyice öğrenmeni istiyorum. 
Evlilik bekleyebilir, eğitim beklemez. 
Sen çok, çok zeki bir kızsın. 
Gerçekten öylesin. İstediğin her şey olabilirsin, Leyla. 
Seni tanıyorum. 
Ayrıca, bu savaş bittikten sonra Afganistan’ın erkekler kadar, belki daha da çok, sizlere gereksineceğini biliyorum. 
Çünkü bir toplumun, kadınları eğitimsiz olduğu sürece başarıya ulaşma şansı hiç yoktur, Leyla. 
Hiç yoktur.”

Uçurtma Avcısı yazarından...