9 Eylül 2011 Cuma

gideceksin...



“Puslu bir eylül ayında gideceksin. 
Gözlerinle birlikte, saçlarınla birlikte gideceksin. 
Geride seni hatırlatan bir tek kelebekler kalacaklar. 
Bir tek kelebeklerin kanatlarına bakacağım özlemle. 
İlan edilmemiş bir aşkın hüznünü bırakacaksın bir de. 
Taşımayacak kadar yorgun olacağım sen yokken. 
Sonra yaşamak dediğimiz saltanatın soytarılığı kalacak üzerime. 
Sihirli sözlerin avutulucuğuna salacağım boyalı yüzümü. 
Kimse farketmeyecek seni. 
Seni en kuytu bakışlarımda saklayacağım. 
Seni uykusuz gece yarılarımda saklayacağım. 
Başlayıp da bitiremediğim yazılarımda. 

Bir radyo istasyonunda çalınan ortadoğu şarkısında.”

Tarık Tufan







7 Eylül 2011 Çarşamba








Doğurgan gecelerden payıma sükût düştü
Kelimeleri bir lodosa serpiştirdim. Lal çocuklar gibi seslendim uçurtmalara. Hayat boğazımda düğümlendi...


Tarık Tufan/ Kekeme çocuklar Korosu




6 Eylül 2011 Salı

eylül..




Biliyorum gideceksin.
Bir eylül ayında ve günün herhangi bir vakti gideceksin. Ne... eski bir şarkı engelleyebilecek gitmeni ne de yalnızca gözlerimde sakladığım aşkım. Usul usul ve ağır başlı adımlarla gideceksin. Her adımda gitmenin acısı yankılanacak sokakta. Bir törendeymişcesine göze batan bir yürüyüşle gideceksin ve ben çocuklar gibi bakacağım ardından. Sen geriye dönüp bakmayacaksın.







Gideceksin..
Yalnızca gözlerimde sakladığım aşkımı sukuta kurban vereceğim.
'Keşke' diyeceğim sonra ve sonraları da ve her zaman 'keşke' diyeceğim.
Söylenmemiş sözlerin ateşi yakacak tüm bedenimi.
Engizasyonlarda kurban edileceğim her gün.
Geç kalmış infazın korkusu kemirecek beynimi.
Duvarlara bakıp hayıflanacağım.



Tarık Tufan 




bırak..




Hayatta kimseyi değiştiremezsin .
Ve kimse için değişmemelisin..
Ne sen başkası için mecburi istikametsin;
Ne de başkası senin için.
Yorma kendini;

"Bırak, hayatına eşlik etmek isteyenler seninle gelsin".

Charles Bukowski





ben...




ama yine de
bahara bir dilim mavi var,
son çeyrek biraz hüzünlü olur,
olsun
tersine akan trenlere raylarında
çok umuttan gemi yüzdürdüm ben...






ama...




ama ayrıldıktan birkaç saat sonra
unuttum, yüzünü
“olağan” deme sakın ha
seni yeniden sevmeye hazırım demektir bu
bu dünyada
tek başıma

denizin eski olduğu yerlerde
böyle oluyor işte

T.uyar..






acı....





Cimrice acı çekiyor.
Zevklerinde de böyle olmalı. 
Bu yeknesak sıkıntıdan, şarkıyı keser kesmez başlayan bu homurdanmalardan sıyrılmayı, 
doğru dürüst bir acı çektikten sonra, 
umutsuzluk içinde gömülmeyi hiç mi istemez bu kadın? 
Sanmam, elinden gelmez bu. 
Kördüğüm olmuş artık.

j.p.s













5 Eylül 2011 Pazartesi

gideceksin...





“Sen gideceksin… 
Ve aslında gitmelisin de.. 
Hem de bir eylül ayında gitmelisin. 
Şehrin gece lambalarında dans etmeli veda bakışların.
Korkularımla yüzüstü kalakalmalıyım öylece basık bir kenar mahalle kahvehanesinde. 
Aşkınla demlenmiş sıcak bir çay içmeliyim.
Küfürler saçıp etrafa, 
belalara bulaştırmalıyım ağrılı başımı. 
Yokluğuna alışmamalıyım..”

-Tarık Tufan-











3 Eylül 2011 Cumartesi

kırılgan




Kırılgan bir çocuğum ben 
Yüreğim cam kırığı 
Bütün duygulardan önce 
Öğrendim ayrılığı 
Saldırgan diyorlar bana 
Oysa kırılganım ben 
Gözyaşlarım mücevher 
Saklıyorum herkesten 
Ürküyorlar gözümdeki ateşten 
Ürküyorlar dilimdeki zehirden 
Ürküyorlar o dur durak bilmeyen gözükara cesaretimden 
Diyorlar:Bir yanı sarp bir uçurum, 
Bir yanı çılgın dağ doruğu. 
Oysa böyle yapmasam ben 
Nasıl korurum 
İçimdeki çocuğu? 
Bir yanım çılgın nar ağacı 
Bir yanım buz sarayı 


MURATHAN MUNGAN